2022 yılında aylarca süren tartışma ve görüşmelerden sonra Avrupa Parlamentosu ve AB üye devletleri, 2035'ten itibaren AB'de satılan tüm yeni arabaların sıfır CO2 emisyonuna sahip olmasını gerektirecek ve içten yanmalı motorlu arabaların kıtada satılmasını imkansız hale getirecek yasayı kabul etmişti.
Ulaşım araçlarının çevreye verdikleri olumsuz etkilerin azaltılmasında Avrupa Birliği’nin yol haritasına yön veren Euro 7 standartları teklifinin hem otomotiv üreticileri hem de kullanıcılar için maliyetli olmasına karşın çevreyi korumaya etkisinin limitli olacağı yönündeki eleştiriler bu alandaki çatışmaları tetikledi. İçten yanmalı motorlu araçların etkisinin 2035 yılına kadar azalması yerine pazarda daha uzun süre kalmasına neden olacağı yönünde eleştirilen bu teklifin ardından geçtiğimiz hafta Almanya’nın öncülük ettiği yeni teklif tartışmaların şiddetlenmesine yol açtı.
E-yakıt itirazında Almanya başı çekiyor
Almanya’nın öncülüğünde İtalya, Polonya ve Çek Cumhuriyeti, hidrojen ve CO2'den oluşturulan e-yakıt (E-fuel) olarak da bilinen sentetik benzin ve dizel ile çalışabilen içten yanmalı araçların 2035'ten sonra da satışına devam etmesine izin verilmesini Avrupa Birliği gündemine getirdi.
Petrol ve otomotiv endüstrilerinin arkasında durduğu bir boşluk olarak değerlendirilen Almanya’nın bu çağrısı, çevreci partiler ve çevre örgütleri tarafından büyük tepkiyle karşılanırken e-yakıt olarak bilinen sentetik yakıtları da gündeme getirdi.
E-yakıtlar nedir?
Güneş ve rüzgar gibi yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik, su ve havadan CO2 yardımıyla üretilen e-yakıtların geleneksel yakıtların aksine, ilave CO2 salınımı yapmadıkları ve iklim nötr olduğu iddia ediliyor. Günümüzün içten yanmalı motorlarıyla uyumlulukları sayesinde araçlara, uçaklara ve gemilere de güç sağlayabileceği kaydedilen sentetik e-yakıtların maliyetlerinin ise geleneksel petrol ürünlerine göre daha pahalı olduğu biliniyor.
Elektrikli araçlarda enerji bağımlılığı riski
Yine bu hafta içinde ACEA tarafından Avrupa Birliği’ne yapılan rekabette geri kalmama uyarısı ve her ne kadar karbonsuz ulaşımda geleceğin teknolojisi olarak görülse de batarya elektrikli araçlarla ilgili soru işaretleri son gelişmeleri tetikliyor olabilir. Bugüne kadar petrol ürünlerine olan ihtiyaçları yüzünden gerçek anlamda enerji bağımsızlıklarını ilan edemeyen bazı ülkeler teknolojide bu dönüşümde farklı bir yol çizmek istiyorlar. Özellikle Rusya-Ukrayna savaşıyla birlikte enerji bağımlılığını acı bir şekilde deneyimleyen bazı Avrupalı devletler gelecekte batarya üretiminde kullanılan ve ağırlıklı olarak Güney Amerika Çin’de bulunan hammaddeler için de ithalata bağımlı kalmak istemedikleri için alternatif yakıt teknolojilerindeki AR-GE çalışmalarına devam ediyorlar.
Özellikle ticari araçlar için hidrojen teknolojisi uzun vadeli gelecekte en iyi alternatif olarak görülürken ve bu alandaki örnek sayıları artarken biyogaz ve metan gibi seçenekler de masada kalmaya devam ediyor. Bugüne kadar fazla gündemde olmayan sentetik olmayan e-yakıtların da alternatif yakıt masasında bulunmasını isteyen Almanya ve destekçi ülkelerin AB kararı öncesi yaptıkları hamle bu stratejinin bir parçası olabilir.
Ancak yine de karbonsuz yeşil araçlara geçişin katmanlı sürecinin sadece çevre hassasiyeti ve teknolojinin ötesinde farklı sebeplerle de şekillenebileceğini gösteriyor.